HAYATA aktarılamayan, hayata hayat katamayan, hayatiyet kazandıramayan bir düşüncenin kıymeti harbiyesi yoktur. En derinlikli düşünce, hayattan kopuk olan düşünce değildir; aksine, hayatı, hayatta yaşanan temel sorunları, sıkıntıları, açmazları en derinden kavrayan düşüncedir.
Büyük düşünürleri “büyük” kılan şey, hayatı, hayatta karşılaşılan sorunları başkalarından daha derinlikli, daha sarsıcı, daha çarpıcı, daha kuşatıcı bir şekilde kavrayabilmeleri ve insanların ayaklarını sağlam bir şekilde basabilecekleri muhkem bir yer bulabilmeleri ve sunabilmeleridir.
Muhkem yer, ancak ilim, irfan ve hikmet menzillerinden eşzamanlı ve ardışık olarak yürünebildiği zaman ulaşılabilecek bir yerdir. Bütün medeniyetlerdeki “bilim”, “düşünce” ve “sanat” düzlemlerine denk gelen ilim, irfan ve hikmet menzilleri, birbirinden ayrıldığı zaman, hem her biri mutlaklaştırılma, dolayısıyla araçsallaştırılma tehlikesiyle karşı karşıya kalır; hem de hakikati, hayatın zahirî / görünür ve batınî / görünmez yönlerini bir bütün olarak idrak edebilme, kavrayabilme, tecrübe edebilme imkânları suya düşer.