ahmetturkan.gen.tr

HAYATTAN DERSLER

  • Yazıtipi boyutunu arttır
  • Varsayılan yazıtipi boyutu
  • Yazıtipi boyutunu azaltır
Home ALINTI YAZILAR SOSYOLOJİ İSLAM FELSEFESİ FİLOZOFLARI - GAZZALİ

İSLAM FELSEFESİ FİLOZOFLARI - GAZZALİ

e-Posta Yazdır PDF

İSLAM FELSEFESİ FİLOZOFLARI

GAZZALİ
(Gazali- Al Ghazzali)

 

 

Ebu Hamid İbn Mehmed ibn Mehmed Gazzali, Zamanının en ünlü kelamcısı, eleştirmeni ve imancı filozofuydu. Şafii mezhebindendir. Horasan’daki Tus kentinde, 1058'de doğdu. Oradan Nişabur’a öğrenime gitti. Genç yaşında büyük bir yetenek olduğunu gösterdi. Kelam ve felsefedeki derin bilgisi, Selçukluların büyük  veziri Nizamül Mülk’ün dikkatini çekti. Nizamül Mülk, Bağdat’ta kurmuş olduğu Nizamiye Medresesi’nin yönetimini ona verdi. Gazzali o zaman 33 yaşındaydı ve oldukça büyük bir ün kazanmıştı. Birkaç sene sonra hacca gitmek için görevini bıraktı. Dönüşte zaman zaman Kudüs, Şam, İskendireye’de araştırmalar ve çalışmalar yaptı. İskendireye’den Mağribe giderek Murabitin hükümdarı Yusuf bin Taşfin’i ziyaret ettiği söylenir. Yusufun ölümünden sonra yeniden Kudüs’e döndü ve orada inziva hayatı yaşamaya başladı. Bu sırada pek çok eser yazdı: Bu eserlerin genel konusu İslamiyetin diğer dinlere üstünlüğü,dinin felsefeye üstünlüğünü savunmadır.

Gazzali, yaşamının sonlarına doğru inzivasını bozdu ve Nişabur’a döndü. Bağdat medresesinin yönetimini yeniden üstlendi. Bir süre yeniden öğretim hayatına girdi. Fakat bu uzun sürmedi ve Kudüs’e dönerek orada mutasavvıflar için bir tekke kurdu. 1111'de ölünceye dek bu inzivada kaldı. Gazzali’nin yaşamı  ve düşüncelerinin gelişimi konusundaki bilgiyi bizzat kendisinin yazdığı El-Munkiz ’den öğreniyoruz. Felsefe tarihinde bu tarzda hayatıyla eseri arasındaki sık bağlantıyı gösteren pek az örnek vardır. Bunun için yalnız Saint Augustin’in Confessions’u ile Descartes’in discours’unu gösterebiliriz.

Gazali'nin asıl katkısı din, felsefe ve tasavvufta yatmaktadır. Çok sayıda Müslüman filozof, Neoplatonik felsefe dahil, Yunan felsefesinin çeşitli bakış açılarını izlemekte ve geliştirmekteydiler ve bu da birkaç İslami öğretiyle uyuşmazlığa yol açmaktaydı. Öte yandan, tasavvuf hareketi, İslam'ın namaz ve görevlerinin zorunlu yerine getirilmesinden kaçınmak gibi aşırı tenasüpleri üstlenmekteydi. Şüphe götürmez alimliği ve kişisel mistik deneyimini esas alarak, Gazali hem felsefede hem de tasavvufta bu eğilimleri düzeltmeye çabaladı. İbni Sina'ya karşı dinin doğrularını savundu.

Gazzali, Eşariliğe büyük bir hamle vermiş ve kelamın en büyük üstatlarından sayılmıştır.En büyük esiri altı ciltlik nakli ilimler ansiklopedisi ve önemli kelam kitaplarından biri olan İhya’dır. Meşşai felsefesini özetlmeyen Makasid-ül-felasife ile bu felsefeye karşı yapılan şiddetli saldırıları içeren Tefahüt-ül-felasife ve mantığa dair risaleni burada anmalıyız.

Gazzali, El-Munkiz ’de bir dostunun sorularına yanıt vermek için çeşitli doktrinler arasında gerçekle hatayı ayırmanın güçlüklerini, 20 yaşından beri gerçek bilgiye ulaşmak için yaptığı mücadeleleri anlatıyor. Bütün dinsel ve felsefi doktrinleri sırayla inceledikten sonra sonunda her şeyden şüphe ederek mutlak septisizme ulaşıyor.

Bizi çok kere çelişkili hükümlere sevk eden zekadan ve idrak galatlarıyla aldanan duygulardan şüphe ediyor. Akıl da ona güven vermiyor. Zira onun prensipleri kesin olan hiçbir şey ifade etmez. Uyanıklık halinde gerek duyuların idraki gerek zeka ile doğru zannettiğimiz şey ancak içinde bulunduğumuz hale göre doğrudur. Fakat başkasının varolmayacağından emin miyiz? Örenğin uyanıklık halimizin uykudaki halimize oranı bu halin uyanıklığa oranını aynı olabilir. O durumda aklımızla doğru sandığımız bu yeni hal gerçekte rüyadan ibaret olabilir.

Bununla birlikte Gazzali, felsefeye yöntem olarak kullandığı bu şüphecilikten geri dönüyor. Fakat bu dönüş, Descartes’te olduğu gibi aklın zaferi ile sonuçlanmıyor. Gerçeği hararetle ararken kelamcıların, Batınilerin, filozofların, mutasavvıfların doktrinlerini derinden derine tahlil ediyor. Onların gerçeğe ulaşmak konusundaki yetersizliklerini açıklıyor. Bu tahliller arasında en önemlisi Gazzali’nin akla dayanan disiplinleri yani riyaziyet( geometri), mantık,doğa bilimleri ve felsefeyi eleştirisidir. vardığı sonu şudur: Bunlardan hiçbiri, mutlak gerçeğe ulaşmak için kesin bir yol gösteremiyor. Bunlardan örneğin riyaziyet, mantık ve felsefeye ilişkin bazı eleştirilerini görelim:

Matematik konusu:

Matematik, ispatın basit ve açık vetirelerle mümkün olduğunu kabul ettiği için tabiatın bütün karmaşıklığını ve akılla açıklaması (izahı) mümkün olmayan sırlarını reddetmeye varıyor. Bunun için matematikle uğraşan insanların zaruri olarak mutlak ve iman sahasını terketmeleri gerekli oluyor.

Mantık konusu:

Mantık, herhangi bir şeyi ispata yarayan bir alettir(araçtır). Bu alet aynı fikrin hem lehinde hem aleyhinde kullanılabilir. Kelamcılar ve filozoflar birbirlerini reddetmek için aynı aleti kullanıyorlar. Eğer obje olarak gerçeği göstermeye yeterli olsaydı, yalnızca tek bir amaca hizmet etmeliydi.

Felsefede, Gazali matematik ve asıl bilimlerin yaklaşımını tamamen doğru olarak onayladı. Bununla beraber, Aristotelesçi mantığın tekniklerini ve Neoplatonik yöntemleri benimsemiş ve bu araçları, Aristotelesçi ve aşırı usçuluğun negatif etkilerini azaltmak için o zaman hüküm süren Neoplatonik felsefe kuraklığının kusur ve eksikliklerini açıkça ortaya koymak için kullandı. Farabi gibi bazı Müslüman filozofların tersine, mutlak ve sonsuzu kavramak için aklın (usun) yetersizliğini savundu. Usun hakikate ulaşması olanaksızdı ve izafi olanın gözlemlenmesi ile sınırlıydı. Birkaç Müslüman filozof ,aynı zamanda, evrenin boşlukta sonlu fakat zamanda sonsuz olduğunu savunmuşlardır. Gazali, sonsuz bir zamanın sonsuz bir boşluk ile ilişkili olduğunu iddia etmiştir. Düşünce açıklığı ve iddia gücüyle, us ile dini inanç arasında bir denge yaratabildi ve bunların ardışık kürelerini sırasıyla sonsuz ve sonlu olarak tanımladı

Dinde, özellikle mistisizmde, tasavvufun yaklaşımını aşırılıklarını temizlemiş ve geleneksel dinin otoritesini yeniden yerleştirmiştir. Yine de, mutlak hakikate ulaşmak için gerekli yol olduğunu iddia ettiği gerçek tasavvufun önemini vurguladı.

Felsefe konusunda Gazzali’nin itirazları daha esaslıdır Bunlardan yalnız El-Munkiz ’de değil, daha birçok eserinde uzun uzadıya sözeder. Bu itirazlara özellikle makasid-ül-felasife ve Tehafüt-ül-felasife adlı kitaplarını ayırmış olup bu eserlerden ikincisi Batıda çok tanınmıştır. Birinci Kitapta Gazzali, filozofların kuramlarını açıklıyor (s: 218) ve asılların gösteriyor. İkincisinde onları kendi doktrini bakımından eleştiriyor. Makasıd 12. yy’da Gundissalvi (Yahya bin Davud) tarafından Latince’ye çevrildi...

Gazzali, duyuların ve zekanın eleştirisini yaptıktan sonra akli bilgi derecesinde yalnız matematikte saf kesinliği buluyor. Matematiğin ilkelir konusunda herkesle birleşir. mantığın temelleri de genellikle doğrudur; hata yüzdesi azdır. Fakat metafiziğin hükümlerinde çok farklı görüş vardır. Ve genellikle gerçeğe aykırıdır. Görülüyor ki,riyaziyat ve mantıktan sonra metafiziğe bu hücum Kant’ın kuramsal akıl eleştirisinde yaptığı hücumun aynı tarzdadır. Kant, mantığın, metafiziğin ve fiziğin hudutları iyi çizilmiş olduğunu, fakat metafiziğin hudutları sınırlandırılmadığı için onda aynı kesinlik ve yakınlığın bulunmadığını açıklamaktadır.

Fizikte gerçek ve hata Gazzali'ye göre karışık olarak bulunur. Böylece bütün eserini filozofların metafiziğe ait görüşlerini eleştirmeye adıyor.

1. Bütün eski filozofların doktrinlerini tartışmaya girmediği için onların en ünlü olan Aristo’nun fikirlerini tenkitle başlıyor. Metafizik doktrinlerinin hiçbir zaman mantık ve matematik gibi kesin ve reddedilemez düşüncelere dayandığını iddia ediyor. Bu bakımdan İslam filozoflarının en moderni Gazzali’dir. Fikirlerinde şüphecilik ile imancılık arasında bulunur. Aristo’nun eserini her şerh eden (açıklama yazan) aynı şekilde anlamıştır ve aralarında hiçbir ilişki yoktur. Bunlardan en önemlisi olan Farabi ile İbn Sina’nın fikirleri arasındaki çelişkileri gösterir. Gazzali’ye göre ikisi de Aristo’ya dayanmaktadır( Gerçekte bu iddia tamamıyla yerinde değildir.).

2. Filozofları kulalndıkları bazı kavramlar örneğin yaratıcı için cevher veya ilk sebep demek gibi kavramlar üzerinde tartışmıyor. Çünkü özellikle kavrama verilen anlamda anlaşmak söz konusudur: Cevher deyince kendi varlığıyla varolan şeyin anlaşıldığını bilmek yeterlidir. Gazzali, Descartes gibi başlar,ama Pascal gibi bitirir. Şüpheciliği aklın yetersizliğini işler; yerine imanı koymaya çalışır.

(H.Z. Ülken , İslam Düşüncesi)

 

 

REKLAMLAR

Web Site Tasarımı

Yönetim Panelli Website Tasarımlarınız için

0532 307 60 09

 

 

İSTATİSTİKLER

OS : Linux c
PHP : 5.3.29
MySQL : 5.7.43
Zaman : 21:25
Ön bellekleme : Etkisizleştirildi
GZIP : Etkisizleştirildi
Üyeler : 31076
İçerik : 1248
Web Bağlantıları : 2
İçerik Tıklama Görünümü : 2216054

Haberler

SİTEMİZE KATKIDA BULUNUN. İNSANLARIMIZ GÜZEL ŞEYLERİ HAKEDİYOR

Ahmet TÜRKAN

ahmetturkan@gmail.com