ahmetturkan.gen.tr

HAYATTAN DERSLER

  • Yazıtipi boyutunu arttır
  • Varsayılan yazıtipi boyutu
  • Yazıtipi boyutunu azaltır
Home RİSALE-İ NUR RİSALE-İ NUR DAMLALARI NUR TALEBELERİNİN İKİ MÜHİM VAZİFESİ: YAZI VE EZBER

NUR TALEBELERİNİN İKİ MÜHİM VAZİFESİ: YAZI VE EZBER

e-Posta Yazdır PDF

NUR TALEBELERİNİN İKİ MÜHİM VAZİFESİ: YAZI VE EZBER

Husrev Efendi, Risale-i Nurların Kur’an hattıyla muhafaza edilmesi hizmetine ve Risale-i Nurların ezber edilmek suretiyle talimine cok ehemmiyet veriyordu. Çünkü Risale-i Nur hizmetine intisap eden talebelerinin en evvel kendi imanlarını kurtarmalarını ve en evvel kendi ruhlarına iman ve Kur’an hakikatlerini nakşetmelerini arzu ediyordu. Hem Bediüzzaman Hazretleri, Risale-i Nur hizmetinin esaslarından birisinin Kur’an hattını muhafaza etmek olduğunu ve kalemle nurlara hizmet etmenin yüz şehid sevabini kazandıracağını, beş nevi ibadet olduğunu defalarca ilan etmişti. Kastamonu’da yazdığı bir mektubunda ise Risale-i Nur Talebesi ünvanını almanın birinci şartının onu yazmak, yazdırmak ve neşrine yardım etmek olduğunu söylemisti.

Husrev Efendi de Üstadı gibi ´kalemle hizmet` üzerinde çok duruyor ve yazı yazmanın ehemmiyetini her fırsatta talebelerine ve Anadolunun dört bir yanından gelen dava arkadaşlarına bildiriyor ve doğrudan doğruya ilim tahsili olduğu için ver Kur’an’a hizmet demek olduğu için bütün nafile ibadetlerin fevkinde görüyor idi. Yine bir sohbetinde yazının kıymeti hakkında şöyle demişti: “Kardeşim Risale-i Nur’u yazmak büyük bir manevi cihaddır. Şehitlik mertebesi kazandırır. Bu devirde kurtulmak ancak şehit sevabı kazanmakla mümkün. Cünkü Cenab-ı Hak şehitlerin bütün günahlarını af ediyor. Karanlık bir gecede, karanlık bir ormanın içerisinde bir kibrit başı kadar ışık bir insana ne kadar lazımsa, sizin sarf ettiğiniz mürekkep ahirette o nisbette size fayda verecek. Yazı hizmeti Bediüzzaman Hazretleri Üstadımız zamanından beri devam ediyor.“

“RİSALE-İ NUR’UN HAKİKATİNE ERMEK VE KEMALE ERMEK İSTERSE ONU YAZMALI VE YAZDIRMALI!“

Husrev Efendi, Risale-i Nur’a kalemle hizmeti kemale ermenin şartı olarak görmekte ve “Her evliya, Allah’ın yolunda zikirle kemale ermiştir. Risale-i Nur yolunda ise insanlar okuyup yazmakla ve yazdırmakla kemale ererler. Onun icin bir kimse Risale-i Nur’un hakikatine ermek ve kemale ermek isterse onu yazmalı ve yazdırmalı“ demekte idi. Ona göre Kur’an hattını muhafaza etmek için her gün mesai sarf etmek kalplerin ahirete dönmesine de sebep oluyordu. Hatta bir gün bir talebesini “Kardeşim dikkat et! On beş gündür yazı yazmıyorsun, kalbin dünyaya dönüyor!“ diye ikaz etmişti.

Bediüzzaman Hazretleri’nin Risale-i Nur talebesi olmanın en mühim şartının Risale-i Nur’u yazmak ve yazdırmak olduğunu söylemesi gibi Husrev Efendi de Risale-i Nur dairesinde kalmanın en mühim şartının yazı yazmak, kalemle hizmet etmek olduğunu talebelerine daima söylerdi. Yazının gecmiş bütün günahlara kefaret olacağını söyleyen Husrev Efendi, bir sohbetinde talebelerine yazı yazmanın şehid sevabi kazandıracağını ifade etmişti: “Kardeşim, hepiniz, birer parmağınızı, sağ elinizin baş parmağıyla şehadet parmağı arasında alıp sıkın! Ne kadar acı hissettiniz? İşte, şehid de ölüm anında ancak o karar acı hisseder. Az mıdır kardeşim? Amma, yazmassanız mesul olursunuz. Üstad da, sizi talebeliğe kabul etmez!“

“YAZI BU DÜNYADA ÇOK KÖTÜLÜKLERE KALKANDIR“

Husrev Efendi’ye göre Kur’an’ın harfine hizmet pek çok manevi hastalığa, kötülüğe mani olduğu gibi pek çok hayrı ve güzelliği celbedecek bir dua hükmündeydi. Husrev Efendi, bu hakikati, “Bu kardeşin köyünde her sene birkaç kişi vurulurmuş bir çocuk kavgasından bir köpek kavgasından adam öldürülen bir köymüş“ diye tarif ettiği bir talebesine başından gecen bir hadiseyi anlattırarak kalemle hizmetin ehemmiyetini “Kalemle hizmet ederseniz, Cenab-ı Hakk günahlarınızı affedecek. Mes’ul olmayacakasınız. Şehid sevabı verecek. Yazı bu dünyada çok kötülüklere kalkandır“ diyerek ifade etmiş ve bunları söyledikten sonra talebesiyle arasında şöyle bir konuşma gecmişti:

“Kardeşim sen kac seneden beri yazı yazıyorsun?“

“Bir seneden daha uzun zamandır efendim.“

“Peki o zamandan beri köyünüzde cinayet oldumu?“

“Olmadı efendim“

“Ondan evvel“

“Ondan evvel, her sene üç beş kişi öldürülürdü efendim.“

“Bak kardeşim, sadece senin orda kalemle hizmetinin başkalarına da bu kadar

faydası oluyor. O kötülüklere de kalkan oluyor gerisini siz kıyas ediniz.“

“ANCAK YAZI YAZMAKLA BU SEYYİAT ÖNLENEBİLİR“

Zaman ahirzamandı ve hadis-i şeriflerle bildirilen haberlere göre bu zamanda imanı muhafaza etmek kor ateşi çıplak elde tutmak gibiydi. Bu mealdeki hadis-i şerifi sık sık talebelerine hatırlatan Husrev Efendi ahirzamanda kalemle hizmetin ve Kur’an hattını muhafaza etmenin ehemmiyetini talebelerine şöyle izah etmekteydi:

“Kardeşim bu günkü seyyiata mukabil karşı gelecek hiç bir amel yoktur. Çünkü bu zamandaki seyyiat her asırdaki seyyiattan daha fazla imanı zedeleyecek ve ortadan kaldıracak hadiselere zemin yüzü bu hale gelmiş. Bu seyyiatı karşılayacak hasenat, ancak şehid sevabı kazandıran hasenattır. Ancak yazı yazmakla bu seyyiat önlenebilir. Yoksa diger ameller bu asırdakı seyyiatı önleyemiyor. Bu asırda en az günah kazananınızın dakikada bin günahi var. Eğer varidatınız olsa, her köşeye bin cami yaptırsanız namaz kılan yok kardeşim. Varidatınız olsa bin çeşme yaptırıp akıtsanız, içene bak. Bin yol yaptırsanız geçene bak… Şehid sevabı olmadıktan sonra bu asırda hiç kimse yakasını kurtaramaz. Çünkü, işlemiş oldugu günahlara karşı mukabele edecek sevabı yok. Kalemle hizmet ederseniz Cenab-ı Hakk şehid sevabı ihsan edecek. Cehennemden yakayı ancak öyle kurtarabileceksiniz. Bunun haricinde kurtuluş yok. Her nefeste Allah diyen varsa, ancak ona karışmıyorum

Kardeşim, sizin sabahleyin evinizden çıkıp akşam evinize girene kadar gözünüzden ve kulağınızdan gelen günahlara karşı şahsi ibadetinizin sevabı kafi gelmiyor. Fakat eğer yazı yazarsanız talebe-i ulum sınıfına dahil olursunuz ve ibadet-i külliyeye mazhar olursunuz. Yarın kıyamet gününde inşaallah kul hakkı haric kurtulur gidersiniz.

“TAMİRCİ ÇIRAĞ I”

Husrev Efendi, Kur’an harflerini muhafaza etmenin manevi kirlerden arinmaya vesile olacağını bir sohbetinde verdiği şu misalle ifade etmişti. ”Nasıl ki sanayide calışan bir tamirci cırağı ne kadar istemese de mesai müddetinde kirlenmekten kurtulamaz. Ancak akşam eve döndügünde tulumu çıkartır, temizlik yapar, kirlerinden arınır. Bunun gibi siz de günahlardan uzak kalacağım deseniz de kalamazsınız. Ancak akşam evinize geldiginizde abdestinizi alır, kaleminizi elinize alır Kur’an hattıyla Risale-i Nurları yazarsanız aynen o tamirci çırağı gibi tüm manevi kirlerinizden arınırsınız, temiz olursunuz.”

“EZBER BİRİKMİŞ BİR HAZİNEDİR“

Husrev Efendi talebelerinden yazı yazmalarını istemekle beraber Risale-i Nur’un temel eserlerinin ezber edilmesini de tavsiye ediyordu. Bu sayede iman hakikatlerinin hafızalara nakşolacağını ve imanların sarsılmaz bir hale gelecegini söylüyordu. Ayrıca ezberin hafızayı keskinleştirecegini, konuşma kabiliyetini geliştirecegini ve okumayı hızlandıracağını ifade etmekteydi. Ona göre her bir ezber edilen risale ile aynı zamanda bir Kur’an hakikatini sarsılmaz bir şekilde ögrenmek ezberin en mühim faydası idi.

Talebelerine zaman zaman “Ezber, birikmiş bir hazinedir. Ezberle hakikatler bütün latifelere yerleşir, çikmaz. Azda olsa ezber yapın!“ diyor ve “Efendim unutuyoruz, hafızamızdan siliniyor efendim!“ diyen talebelerine “Varsın silinsin, vakti gelince kendini gösterir kardeşim. Parmağınızla suya yazı yazdığınızda bile suda bir iz bırakırsınız; siz ezberinizi unutsaniz bile mutlaka hafızanızda bir iz kalır. Bu muarızla karşılaştığınız zaman ona bir şey söylemeyin, Risale-i Nur’dan ezber okuyun“ şeklinde cevap veriyordu.

Yine bir gün bir çocuk Birinci Söz’ün birinci sayfasını ezberden okuduğunda Husrev Efendi, “Bakın kardeşim, bu çocuk bir sayfayı ezberledi, diğer sayfalarıda ezberleyecek. Artık bu çocuktan hiçbir kötülük beklenmez. Daima iyilik beklenir. Çünkü bu hakikatler bunun ruhuna, kalbine nüfuz etti“ dedi.

Talebelerine öncelikle Risale-i Nur’un Fihristi diye tavsif ettiği ‘Beş Risale’yi ezberleten Husrev Efendi, Beş Risale’deki ‘Mucizat-ı Ahmediye Risalesi’ni ezberleyen talebelerinin Resulallah Aleyhissalatü Vesselam’a olan imanı, muhabbeti ve iştiyakı çok artacağından mutlaka O’nu rüyasında göreceğini söylerdi. Nitekim bu risaleyi ezberleyen pek çok talebe gördüğü sadık rüyarla bu müjdeyi te’yid etmekteydi. Yine Beş Risale’den ’Tabiat Risale’ sini (23. Lem’a) ezberleyenin imanının sarsılmayacagını söyleyen Husrev Efendi’ye gören iman hakikatleri insanın kalbine ruhuna yerleştikten sonra artık ona namaz kıl, oruç tut demeye ihtiyaç kalmayacağını ifade ediyor ve bu insanın nereye giderse gitsin, isterse inkarın devletleştiği memleketlere gitsin (o zamanlar Rusya’yi misal getirdi) mutlaka imanla kabre gireceğini söylerdi. Beş Risale’den başka Ayetü’l-Kübra Risalesi (7. Şua), 21. Söz ve Haşir Risalesi (10. Söz) gibi risaleleri de talebelerine ezberletirdi.

“EZBER EVHAM VE VESVESELERE İLAÇTIR”

Husrev Efendi’nin ezberin evham ve vesveseye de faydalı olacağına dair ifadelerini ise bir talebesi basından gecen bir hatıra ile birlikte şöyle anlatmaktadır:

“Bir zamanlar, kafamda çeşitli düşünceler, beni geceleri bir türlü uyutmuyordu. Hayalimde falan yere dilekçe yazıyor, falan büyük amire şunu söylüyor, falan müftüye bunu söylüyorum… Zihnimde çeşit çeşit düşünceler, biri gidip biri geliyordu. Uğraşıp duruyor, bir türlü uyuyamiyorum. Ancak sabaha doğru uyuyup kalıyordum. Güneş doğuyor, sabah namazı da geçiyordu. Bu hal bir hafta kadar devam etti. Bir gün Üstadımız Husrev Efendi’nin ziyaretine gittim. Üstadımız cemaate şöyle diyordu: ’Bazı kardeşlerimiz vardır; malayani şeyleri düşünür, Allah’ın vazifesi ile uğraşır. Uykuyu kaçırır. Güneşi de üzerine doğdurur. Sabah namazını da kaçırır. Bir kimse böyle olmaya başladığı zaman Risale-i Nur’dan ezbere devam etse, o evham ondan kalkar.’ Eve geldim. Hemen ezbere başladım. Bir kaç gün içinde o evham benden kalktı.“

Risale-i Nur talebeleri yaptıkları ezberler sayesinde hem Kur’an hattını daha çabuk öğreniyorlar ve bu sayede Risale-i Nur’ları Osmanlıca’dan daha feyizli ve sür’atli bir şekilde mütalaa etme imkanına kavuşuyorlar hem de yanlarında hiç bir eser olmadığı vakitlerde bile muhtaç insanlara iman ve Kur’an hakikatlerini kolaylıkla tebliğ ediyorlardı. Husrev Efendi bu usul sayesinde sarsılmaz imana sahip binlerce dava adamı ve hal ve kal lisanıyla Kur’an hakikatlerini, sünnet-i seniyyenin düsturlarını tebliğ edecek binlerce hatip yetiştirmişti. Böylelikle, Bediüzzaman Hazretleri’nin “Türk milletinin manevi halaskarı“ dediği Husrev Efendi, Anadolu’da 1960’dan sonra, Hazret-i Üstad’ın vefatıyla silinip tükenceği zannedilen iman davasını yeniden şaha kaldırmış ve istikbal ile bağlantıları kuracak manevi köprülerin temellerini atmıştı.

KURAN HATTINA MUHALEFET EDENLER!

Husrev Efendi’nin sohbetlerinde en çok geçen bahislerden birisi hatt-ı Kur’an’ı muhafaza etmek ve kalemle nurlara hizmet etmek mes’elesi idi. Risale-i Nur’u yazmanın büyük bir manevi cihad olduğunu, şehidlik mertebesi kazandiracağını, bu devirde ancak şehid sevabı kazanmakla kurtulmanın mümkün olduğunu, çünkü, şehidin bütün günahlarını Cenab-ı Hakk’ın affedeceğini anlatıyor ve bu mes’ele üzerinde hassasiyetle duruyordu. Sohbetlerinde simasından ’hilm’ sıfatı çok bariz bir şekilde dörülmesine rağmen Kur’an hattına muhalefet edenlerden bahis açıldığında celallenir ve, “Bunların şerrinden Allah’a sığınırız. Kur’an hattına muhalefet edenlerin şerrinden Allah’a sığınırız. Onlar bu milletin kurtuluşunu istemiyorlar. Kur’an hattına muhalefet edenler bu milletin halini görmüyorlar mı?“

“YAZI, MADDİ HASTALIKLARA DAHİ ŞİFADIR“

Bir nur talebesi Hatt-ı Kur’an-ı muhafaza etmek ile alakalı bir halini Husrev Efendi’ye şöyle arzetmişti:

“Biz işçiyiz, çiftçiyiz. Haliyle çok yoruluyoruz ve o yorgunlukla gaflet çöküyor. O halde yazı vazifesi kalacağı zaman, ehl-i tarikatın zikrini yapmadan rahat edemediği gibi, az da olsa yazmaya gayret ediyorum. Masanın yanına varıyorum; zahmetle ama yorgun, bitkin haldeyim. Fakat yazıya başlayınca Cenab-ı Hak o yorgunluğu izale edip atıyor, rahatlık veriyor. Hulasa yorgun da olsak, hasta da olsak sürüne sürüne masaya vardığımız zaman kağıt üzerinde harfleri yazarken, o harfler adeta bir hap veya bir iğne gibi vesile-i şifa oldugunu şahsen aciz fehmimle ben farkına vardım.

Bu hali bir sohbette Üstadimiza da arz etmiştim. Şöyle buyurdu: ’Evet kardeşimiz

doğru söylüyor. Öyledir. Yani yazı, maddi hastalıklara daha şifadır.’“

Talebelerine yazıyı ve hizmeti emretmekle beraber çokça ihlasın üzerinde duruyor ve şöyle diyordu: “Kardeşlerim hakkında en şiddetli korktuğum en dehşetli çekindiğim, yarın huzur-u İlahide Cenab-i Hakk ’Ey kulum niçin yazı yazdın, niçin ezber yaptın, niçin okudun?’ diye sordugu zaman ’Ya Rabbi! Senin rızan için yazı yazdım, senin rızan için ezber yaptım, senin rızan için okudum’ diye cevap verince Cenab-ı Hakk’ın kendisine ’Yalan söylüyorsun, sen çok yazıyor desinler diye yazdın! Sen çok ezber yapıyor desinler diye ezber yaptın! Çok okudun desinler diye okudun! Nefsin için yazdın! Nefsin için ezberledin! Nefsin için okdun!’ demesidir. Talebe hakkında en ziyade korktuğum en ziyade çekindiğim budur kardeşim.“

Sohbetlerinde sık sık “Küllenmiş olan İslami şuurun külleri Cenab-ı Hakk’ın izniyle bir gün kalkacak“ diye müjdeler veren Husrev Efendi siyaset ehlinin halini şöyle mütalaa ediyordu: “Kardeşim, gidecekleri yollar kapandı artık. Gidecekleri yer kalmadı. Yollar kapandı. Nereye gidecekler İslam yolundan başka? Diğer yollar hep denendi. Her yolu denediler. Her şeyi denediler. Kurtuluş, ancak İslamiyet’tedir.“

“GEÇ CENNET’E!“

Yine Risale-i Nur’un ve kalemle hizmetin ehemmiyetini anlattığı bir sohbetinde ziyaretçilerden birisi “Efendim! Biz yazı yazmassak Cehenneme mi gideriz?“ diye sorunca, Husrev Efendi Hazretleri şöyle buyurdular: “Yok kardeşim! Cennet’e girerşiniz. Amma mahşer meydanında elli tane menzil var. İnsanlar her menzilde ahiret senesiyle biner sene hesaba çekilecekler. Mesela; sabah namazının birinci rekatında ne okudun? İkinci rekatında ne okudun? Böyle inceden inceye bir hesap var. Ama sen sabah namazından sonra bir çeyrek ya da yarım saat şu yazıyı yazsan talebe-i ulum olursun. Talebe-i Uluma da Cenab-ı Hakk sorgu sual sormayacak. ‘Geç Cennete’ diyecek. Hem Üstadimiz Efendimiz Hazretleri Risale-i Nur Talebesi’nin vasfını çizmiş. Kastamonu Lahikası’nda ‘Risale-i Nur’a intisab eden zatın en ehemmiyetli vazifesi onu yazmak ve yazdırmaktır. Ve intişarına yardım etmektir.’ diyor. Burada talebeliğin vasfı var. Talebe bu demektir. Mesela şimdi, Üstadımız İstanbul’da olsa neyle gideceksin onun yanına?! Hem Üstadımız eserde diyor: ‘Ruz-i Mahşerde talebem beni arayıp bulamazsa, ben talebemi arayıp bulacağım!’ “

Aynı şahış “Efendim kardeşler bize yazıyı öğretmiyorlar!” diye serzenişte bulununca Husrev Efendi, “Kardeşim! Bir insan acıktığı zaman muhakkak bakkal veya fırına gider. Bakkal veya fırın ayağına gelmez.” Bu sefer de “Efendim biz kopya yazmayız, bakarak yazarız” deyince Husrev Efendi şöyle cevap verdi: “Kardeşim! Kopya ile yazmak senin istifadenedir. Hem hattın güzel olur, hem zaman kaybı olmaz. Ama sen nasıl istersen öyle yaz!”

“BİZ YAZIYORUZ, NE KAYBETTİK?”

“Kardeşim! Bakın! Siz yazmıyorsunuz da ne kazandınız? Biz yazıyoruz, ne kaybettik? Kardeşim! Mahşer meydanında bir şehid, biiznillah yetmiş kişiye şefaat edebilir. Yazı yüz şehid sevabı kazandırıyor. Bunu niye ihmal ediyor, niye yazmıyorsunuz? Yazın kardeşim, karlı olursunuz. Bir şehid yetmiş kişiye şefaat ettigine göre, bir yazı yazan Nur Talebesi yüz şehidin sevabını kazanıyor. Yedi bin kişiye şefaat edecek bir kuvvete sahip oluyor. İnsan bunu terk eder mi kardeşim? Sonra sen evinden çıkıyor, çarşıya gidiyorsun; çarşının bir tarafından öbür tarafına gidinceye kadar bütün kebairlerle karşılaşıyorsun. Yetmiş kebair karşılıyor seni. Ama yazı bunları silecek. Yazı olmasa, şehid sevabı olmasa, bunlar neyle giderilecek? Şimdi haramlar dünyayı kaplamış kardeşim! Kurtuluş sadece sadece Kur’an yazısındadır. Cenab-ı Allah bizi affetsin kardeşim. Siz yazmadınız ne kazandınız? Biz yazdık ne kaybettik? Bunların üzerinde durun, düşünün kardeşim!”

 

REKLAMLAR

Web Site Tasarımı

Yönetim Panelli Website Tasarımlarınız için

0532 307 60 09

 

 

İSTATİSTİKLER

OS : Linux c
PHP : 5.3.29
MySQL : 5.7.43
Zaman : 22:40
Ön bellekleme : Etkisizleştirildi
GZIP : Etkisizleştirildi
Üyeler : 31076
İçerik : 1249
Web Bağlantıları : 2
İçerik Tıklama Görünümü : 2229650

Haberler

 

Mesneviden;

"Hile edenin göreceği karşılık; hileden ibarettir."