ahmetturkan.gen.tr

HAYATTAN DERSLER

  • Yazıtipi boyutunu arttır
  • Varsayılan yazıtipi boyutu
  • Yazıtipi boyutunu azaltır

TALAK YA DA BOŞANMAK İLE İLGİLİ AYETLER

e-Posta Yazdır PDF

Günümüzde evlilikler ne yazık ki uzun ömürlü olmamakta, kendi aralarında ani kararlar ile evlenen gençler ani kararlar ile boşanma yolunu seçmektedirler.

Ne büyük emeller ile kurulan yuvalar hüsran ile bitmektedir. Birbirlerinin iyi tanımaya, evlilik müessesesi hakkında yeteli bilgisi olmayan gençler hevesatlarına yenik düşmekte ve mutluluk hayali hüsran ile sonuçlanmaktadır.

Halbuki görücü usulü ile insanların her iki tarafı da tanıyıp referans verebildiği, eşlerin her bakımdan birbirlerinin dengi oldukları evlilikler daha uzun ömürlü olmaktadır.

PEKİ İNSAN NE İÇİN EVLENİR?

 

Çoğunlukla o, bu sorunun cevabını hiç düşünmeden bunu yapar. Evlenmenin, belli yaşa gelen her insanın tabii olarak uğradığı durak olduğu için evlenir.

Allah"ın insanın hamuruna koyduğu ihtiyaç ve cazibe saikıyla evlenir. Bu da aslında onun eksik olduğunun ve belki de birbirinden yaratıldıklarının bir göstergesidir.

Arif Nihat Asya"nın dediği gibi:

Masal değil onu benden yarattığın Mevla

İçimde koptuğu yer sızlamaktadır hala

Yani insan tabii olarak karşı cinse meyil duyar, arzu duyar. Çünkü o buna muhtaçtır. İşte bu arzu ve ihtiyaç onu eşi olacak insana doğru çeker, götürür ve bu cazibe evlilikle son bulur.

Çoğu zaman insan bundan ötesini düşünmez. Bu doğal bir sebeptir ve en azından insanın tabiatının bozulmadığını, Allah"ın yarattığı fıtrat üzere devam etmek arzusunda olduğunu gösterdiği için de güzeldir.

Evlilikte Allah"ın kullarının çoğalmasını sağlamak, buna katkıda bulunmak gibi bir düşünce de olabilir. Çünkü Allah Rasulü (sa) "Evlenin, çoğalın; ben Kıyamet Günü ümmetimin çokluğuyla iftihar edeceğim" buyurmuşlardır. Bu düşünce ile evlenenler de evliliği ibadet haline getirmiş olurlar. Cabası olarak evliliğin diğer zevklerini tatmakta da diğerlerinden geri kalmazlar.

Bazıları da, maddi ya da manevi bir fayda düşünmeden, sırf Allah Rasulü"nün (sa): "Evlenme benim yolumdur. Kim benim yolumdan yüz çevirirse benden değildir" dediği için evlenirler. Böyle olması da evlenmeyi ibadet yapar.

Bazı insanlar da sırf haramlardan korunmak, başkasının ırz ve namusuna göz dikmemek için evlenirler. Bunlar da bu düşünceleriyle evliliği ibadete dönüştürmüş olurlar. Çünkü Allah Rasulü (sa), "Gençler! Evliliğin külfetini yerine getirebilenleriniz evlensin. Getiremeyecek olanlarınız oruç tutsun. Çünkü orucun insanı gemleyen bir kamçısı vardır". "Evlenen dinini yarısını tamamlamıştır. Diğer yarısında da Allah"tan korksun" buyurmuştur.

Yine bazı insanlar da dünyanın huzur ve sükûnunu başka şeylerde değil de, evlenip bir yuva kurmakta ararlar. Daha ulvî şeyler düşünmeseler dahi bu da bir ibadet sayılır. Çünkü onlar huzuru en isabetli yerde aramaktadırlar. Zira Allah (cc): "Allah size kendi cinsinizden eşler yarattı ki, onlarda huzur bulasınız". "Eşler arasına sevgi ve merhamet koydu" der ve evliliğin en önemli fonksiyonlarından birinin birbirlerinde huzur ve sükûn bulmak olduğunu bildirir. Öyle ki insan eşiyle bulduğu rahatlamayı, hiç bir yakını ve dostuyla bulamaz. Hatta annesiyle ve babasıyla dahi. Bu Allah"ın değişmez bir kanunudur.

Dini duyarlılığından kaynaklanan siyasî bir amaçla da evlilik olabilir. Nitekim Allah Rasulü Efendimiz (sa) bazı hanımlarını siyasi maksatlarla almıştır. Mesela, bir Yahudi kabilesinden bir hanım almış ve artık o kabile onu kendilerine hısım sayıp toptan müslüman olmuşlar. Bir başka kabileden bir hanım almış, onlar da artık ona karşı olan düşmanlıklarına son vermişler. Günümüzdeki bir müslüman da bu örnekleri kullanarak evlenirse elbette yine ibadet yapmış sayılır.

Buradan hareketle diyebiliriz ki, günümüzde de farklı kabilelerden evlenmek güzel bir şeydir. Oysa tam aksine bazı kavimler kendilerinden başkasına kız vermezler ve almazlar. Bu, İslam"la bağdaşmayan bir gelenektir. İslam kuru gelenekçiliği değil, bilinçli ve akıllıca davranmayı emreder. Hatta sırf bu sevgi çemberini genişletmek için, öncelikle kendi akrabasından değil de başka akrabalardan, sonra da başka kabilelerden olmak üzere hep daha uzaklardan evlenmek tercih ve tavsiye edilir.

Eğer böyle bir akıllılık yapılmış olsaydık ülkemizde Kürt, Türk, Çerkez… ayırımı kalmaz, düşmanlar da bu etnik ayrılıkları, bizi parçalama sebebi olarak sürekli kaşıyamazlardı.

İşte bütün bu evlilikler güzel gayelerle gerçekleştirilen evliliklerdir ve hepsi ibadettir.

Allah Rasulü (sa) şöyle buyurur: "Bir kadınla dört şey için evlenmek istenebilir: Malı, soyu-sopu, güzelliği ve dindarlığı. Ama sen dindar olanı seç, eli kuruyasıca!".

Yani evlilikte zenginlik, güzellik, soy-sop düşünülebilir ama asıl olan dindarlıktır. O olmadıktan sonra öbürleri bir şeye yaramaz. Ama o varsa öbürlerinin olması da güzel olabilir. Olabilir diyoruz, çünkü bunlar her zaman güzel olmayabilirler de. Bazen sıkıntı ve başa bela da olabilirler. Ama dindarlıktan hiç bir zaman zarar gelmez. Ve dindarlık, öncelikle güzel ahlaktır. Faruk Beşer - YENİŞAFAK

  • Bakara Suresi, 227. ayet: (Yok) Eğer boşamada kararlı davranırsa (boşanırlar). Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.
  • Bakara Suresi, 228. ayet: Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç 'ay hali ve temizlenme süresi' beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almada (başkalarından) daha çok hak sahibidirler. Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Allah Azizdir. Hakimdir.
  • Bakara Suresi, 229. ayet: Boşanma iki defadır. (Sonra) Ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak (gerekir). Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi geri almanız size helal değildir; ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olmaları (durumu başka). Eğer ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkarsanız, bu durumda (kadının) fidye vermesinde ikisi için de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin. Kim Allah'ın sınırlarına tecavüz ederse, onlar zalimlerin ta kendileridir.
  • Bakara Suresi, 230. ayet: Yine onu (kadını üçüncü defa) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona helal olmaz. Eğer (bu koca da) onu boşarsa, onlar (ilk koca ile karısı) Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklar.
  • Bakara Suresi, 231. ayet: Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın. Kim böyle yaparsa artık o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Allah'ın size verdiği nimeti ve size öğüt olarak indirdiği Kitabı ve hikmeti anın. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah herşeyi bilendir.
  • Bakara Suresi, 232. ayet: Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini de tamamlamışlarsa -birbirleriyle maruf (bilinen meşru biçimde) anlaştıkları takdirde- onlara, kendilerini kocalarına nikahlamalarına engel çıkarmayın. İşte, içinizde Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere bununla (böyle) öğüt verilir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah, bilir de siz bilmezsiniz.
  • Bakara Suresi, 236. ayet: Kendilerine el sürmediğiniz, mehirlerini tespit etmediğiniz kadınları boşamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Onları yararlandırın, zengin olan kendi gücü, darda olan da kendi gücü oranında, maruf (meşru ve örfe uygun) bir şekilde yararlandırsın. (Bu,) iyilik edenler üzerinde bir haktır.
  • Bakara Suresi, 237. ayet: Eğer onlara mehir tespit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda -kendileri veya nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tespit ettiğiniz (mehr)in yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını) unutmayın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görendir.
  • Bakara Suresi, 241. ayet: (Kocası tarafından) Boşanan (kadın)ların maruf (meşru) bir tarzda yararlanma (ve geçim pay)ları vardır. Bu, sakınanlar üzerinde bir hak (borç) tır.
  • Nisa Suresi, 20. ayet: Bir eşi bırakıp yerine bir başka eşi almak isterseniz, onlardan birine (öncekine) yüklerle (mal ve para) vermişseniz bile ondan hiçbir şey almayın. Ona iftira ederek ve apaçık bir günaha girerek verdiğinizi alacak mısınız?
  • Nisa Suresi, 21. ayet: Onu nasıl alırsınız ki, birbirinize katılmış (birleşerek içli-dışlı olmuş)tınız. Onlar sizden kesin bir güvence (kuvvetli bir ahid) de almışlardı.
  • Nisa Suresi, 35. ayet: (Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin ailesinden bir hakem, kadının da ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar. Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır.
  • Ahzab Suresi, 28. ayet: Ey peygamber, eşlerine söyle: "Eğer siz dünya hayatını ve onun süslü-çekiciliğini istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım ve güzel bir salma tarzıyla sizi salıvereyim."
  • Ahzab Suresi, 29. ayet: "Eğer siz Allah'ı, Resûlü'nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız artık hiç şüphesiz Allah, içinizden güzellikte bulunanlar için büyük bir ecir hazırlamıştır."
  • Ahzab Suresi, 49. ayet: Ey iman edenler, mü'min kadınları nikahlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Artık (hemen) onları yararlandırın (onlara yetecek bir miktar verin) ve güzel bir salma tarzıyla onları salıverin.
  • Ahzab Suresi, 52. ayet: Bundan sonra (başka) kadınlar ve bunları başka eşlerle değiştirmek -güzellikleri senin hoşuna gitse bile- sana helal olmaz; ancak sağ elinin malik olduğu (cariyeler) başka. Allah herşeyi gözetleyip denetleyendir.
  • Talak Suresi, 1. ayet: Ey Peygamber, kadınları boşadığınız zaman, iddetleri süresinde (temizlendiklerinde) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz Allah'tan korkun. Onları evlerinden çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar; ancak açık 'çirkin bir hayasızlık' göstermeleri durumu başka. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın sınırlarını çiğnerse, gerçekte o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Sen bilmezsin; olabilir ki Allah, bunun arkasından bir iş (durum) oluşturur.
  • Talak Suresi, 2. ayet: Sonra (üç iddet bekleme) sürelerine ulaştıkları zaman, artık onları maruf (bilinen güzel bir tarz) üzere tutun, ya da maruf üzere onlardan ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de şahid tutun. Şahidliği Allah için dosdoğru yerine getirin. İşte bununla, Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilir. Kim Allah'tan korkup-sakınırsa, (Allah) ona bir çıkış yolu gösterir;
  • Talak Suresi, 4. ayet: Kadınlarınızdan artık adetten kesilmiş olanlarla henüz adet görmemiş bulunanların iddet (bekleme süre)leri, -eğer şüpheye düşecek olursanız (bilin ki- |üç aydır. Hamile kadınların bekleme-süresi ise, yüklerini bırakmaları (ile biter). Kim Allah'tan korkup-sakınırsa (Allah) ona işinde bir kolaylık gösterir.
  • Talak Suresi, 6. ayet: (Boşadığınız) Kadınları, gücünüz oranında oturmakta olduğunuz yerin bir yanında oturtun, onlara 'darlık ve sıkıntıya düşürmek amacıyla' zarar vermeyin. Eğer onlar hamile iseler, yüklerini bırakıncaya (doğumlarını yapıncaya) kadar onlara nafaka verin. Şayet sizler için (çocuğu) emzirirlerse, onlara ücretlerini ödeyin. (Durum ve ilişkilerinizi) Kendi aranızda maruf (güzellikle ve İslam'a uygun bir tarz) üzere görüşüp-konuşun. Eğer güçlük içine girerseniz, bu durumda (çocuğu) onun (babası) için bir başkası emzirebilir.
  • Tahrim Suresi, 5. ayet: Belki onun Rabbi, -eğer o sizi boşayacak olursa- ona yerinize sizlerden daha hayırlı Müslüman, mü'min, gönülden itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan dul ve bakire eşler' verir.
Son Güncelleme: Perşembe, 28 Mart 2024 18:57  

REKLAMLAR

Web Site Tasarımı

Yönetim Panelli Website Tasarımlarınız için

0532 307 60 09

 

 

İSTATİSTİKLER

OS : Linux c
PHP : 5.3.29
MySQL : 5.7.43
Zaman : 18:57
Ön bellekleme : Etkisizleştirildi
GZIP : Etkisizleştirildi
Üyeler : 31076
İçerik : 1248
Web Bağlantıları : 2
İçerik Tıklama Görünümü : 2215920

Haberler

Hakîkati insanların ölçüleri ile değil, insanları hakîkatin ölçüleri ile tanı.

( Hz. Ali (ra) )