Peygamberimizin Şaka Anlayışı

Perşembe, 18 Nisan 2024 20:26 Ahmet Türkan
Yazdır

Herkes gibi Peygamberimiz de şakalar yapıyor, latifeli konuşuyordu.
Ancak O’nun yaptığı şakalar yerli yerinde ve mesaj doluydu.
Peygamber Efendimiz, herkese samimi ve içten davranırdı. Zaman olur, şakalaşır, tatlı ve güzel bir hava oluştururdu. Çünkü başka türlü olsaydı, insanlar Peygamberimiz’e yanaşamazlar, ona soru bile soramazlardı. Zaten insan her zaman ciddi ve ağır meseleleri konuşamaz, bazen ortamın yumuşatılması, insanların rahatlatılması gerekir.


Herkes gibi Peygamberimiz (sas) de şaka yapar, lâtifeli konuşur, ama hiçbir zaman yalan söylemezdi. Çünkü şaka yollu da olsa, yalan yalandır. Bunun yanında, Peygamberimiz (sas) insanlarla alay etmez, hafife almaz, dalga geçmez, küçük düşürmez, mahcup etmez, zor durumda bırakmaz, "işletme" gibi olumsuz tavırları hoş karşılamazdı.

Peygamberimiz (sas)’in yaptığı şakalar yerli yerinde ve mesaj doluydu. Lüzumsuz ve yersiz değildi. Daha çok gönül alıcı ve sevindirici şakalar yapardı. Çocuklarla, hanımlarıyla, yaşlı ve kimsesiz kişilerle şakalaşması bu türdendi.

Bu köleyi satıyorum, var mı alan!

Peygamberimiz (sas)’in bir latifesini Enes bin Mâlik’ten dinleyelim: "Çöl halkından Zahir adında bir adam vardı. Peygamberimiz, Zahir’i çok severdi. Zahir, yaratılış itibarıyla fiziksel yönü çok hoş değildi. Bir gün pazarda çölden getirdiği malları satmaya çalıştığı bir sırada Peygamber Efendimiz gitti, sessizce yaklaştı, Zahir’i arkasından kucakladı ve elleriyle gözlerini kapadı.

Zahir, tutanın kim olduğunu göremiyordu. "Tutan kimse bıraksın" diye çabalamaya başladı. Bu arada göz ucuyla arkasındaki kişinin Efendimiz olduğunu anlayınca sırtını Peygamberimiz’in göğsüne iyice dayamaya başladı. Zahir’in bu neşeli hareketinden hoşlanan Peygamber Efendimiz yüksek sesle: - Bu köleyi satıyorum, var mı alan, diye seslenmeye başladı.

Zahir boynu bükük, mahzun bir halde: - Yâ Resulallah, benim gibi değersiz bir köleye vallahi kuruş veren olmaz, deyince Peygamber Efendimiz: "Hayır, yâ Zahir, sen Allah katında hiç de değersiz değilsin" buyurdu.

 

Başka bir misal. Bir gün yaşlı bir kadın Peygamberimiz’e gelerek: "Yâ Resulallah! cennete girmem için bana dua eder misiniz?" dedi.

Yaşlı kadınlar cennete giremez!


Peygamber Efendimiz: "Yaşlı kadınlar Cennete giremez" diye ona takıldı. Bunun üzerine kadın ağlayarak oradan ayrıldı. Peygamber Efendimiz, Sahabîlere: "Gidin ona söyleyin, insanlar cennete yaşlı olarak girmeyecekler. Cenab-ı Hak, ‘Biz onları yepyeni bir yaratılışla yarattık da, eşlerine sevgi ile düşkün hep aynı yaşta genç kızlar yaptık’ buyurmuyor mu?" (Vakıa Sûresi, 36.) Evet, insanlar cennette genç olacaklar, yaşlı değil. Efendimiz de "Yaşlı kadınlar cennete giremez" derken böyle bir latife yapıyordu.
Peygamberimiz kimsesiz, fakir, yoksul, herkesin yüz vermediği, ilgilenmediği insanlarla küçük şakalar yapar, onların kalplerini kazanırdı. Enes bin Mâlik anlatıyor: Bir gün adamın biri Peygamber Efendimiz’in huzuruna geldi ve kendisinden bir binek hayvanı istedi. Peygamberimiz ona,
"Peki, sana bir dişi deve yavrusu vereyim mi?" diye takıldı. Adamcağız, "Yâ Resulallah, ben sizden bir binek istiyorum, dişi deve yavrusunu ne yapayım?" dedi.

Peygamber Efendimiz gülerek: "Bütün develer dişi deve yavrusu değil midir?" buyurdu. Evet Peygamber Efendimiz, Allah’ın elçisi olması dolayısıyla ciddi, vakarlı, ağırbaşlı, heybetli bir insandı. Bu hali zaten normaldi. Çünkü taşıdığı görev, üstlendiği vazife bunun gereğiydi. Ancak her haliyle o da bir insandı. Yeri geldiğinde şakalar da yapıyor, etrafındaki insanları rahatlatıyordu.

 
Peygamber Efendimiz(sav) ile Hz.Ebu Bekir Efendimiz bir gün hurma yiyorlarmış.Hz.Ebu Bekir yediği hurmanın çekirdeklerini Peygamber Efendimiz'in önüne koyuyormuş. Hz. Ebu Bekir Peygamber Efendimize:

'Ne kadar da acıkmışsınız Ya Resulallah. Bütün hurmaları siz yemişsiniz' demiş.
Peygamber Efendimiz de:''Sen daha çok acıkmışsın ki bütün hurmaları çekirdekleriyle beraber yemişsin''

 
Her hikaye de, her şakasında bir hakikat bulunurdu. Bir gün Hz. Abdurrahman’ı kucağında kedi yavrularıyla görünce
“Ey kediler babası” anlamına gelen
Ya Eba Hureyre!” diye latife de bulunmuştu. Sahabe bundan çok memnun kalmıştı. O günden beri bu sahabe ismiyle değil bu lakap ile anılmıştır.

 
Hz. Enes anlatıyor: “Kardeşimin oynadığı küçük bir serçesi vardı. Sevgili Peygamberimiz (sav) bize geldiğinde kardeşimle ilgilenir ve hatırını sorardı. O, kardeşime latife ederek, şöyle hitap ediyordu:

Yâ Ebâ Umeyr!
Mâ feale’n-Nuğayr?


(Ey Umeyr’in babası. Küçük serçen ne âlemde, ne yapıyor?)”

 
Kuşu ölen başka bir çocuğa taziye
Bir çocuğun kafeste beslediği kuşu ölmüştü.
Acıyan yüreği gözlerine akmış, ağlıyordu.
Herkes çocuğun bu haline kızarken, Efendimiz (a.s.m.) çok üzüldü. Tüm işlerini bir tarafa bırakıp çocuğun evine taziye ziyaretine gitti. Onu teselli etti.
 

 

http://img36.imageshack.us/img36/2572/sgrosline2.gif

Son Güncelleme: Perşembe, 18 Nisan 2024 20:26