HUTBE- İ ŞAMİYE'NİN ZEYLİ'NİN ZEYLİ

Çarşamba, 15 Mayıs 2024 14:55 Ahmet Türkan
Yazdır

HUTBE-İ ŞAMİYE'NİN ZEYLİNİN ZEYLİ

(Kırk iki (*) sene evvel dinî ceridelerde neşredilen Said'in makalesidir.)

Yaşasın Şeriat-ı Garra

29 Şubat 324

Dinî ceride: 73

Mart 1909

            Ey meb'usan!

            Uzunluğu ile beraber gayet mûciz bir tek cümle söyleyeceğim. Dikkat ediniz, zira itnabında îcaz var. Şöyle ki:

            Meşrutiyet ve kanun-u esasî denilen adâlet ve meşveret ve kanunda cem'-i kuvvet, bu ünvan ile beraber asıl mâlik-i hakikî ve sahib-i ünvan-ı muhteşem (1) ve müessir ve adâlet-i mahzayı mutazammın (2) ve nokta-i istinadımızı temin eden (3) ve meşrutiyeti bir esas-ı metine istinad ettiren (4) ve evham ve şükûk sahibini varta-i hayretten

_________________________

            (*) Bu tarih 1951 senesine aittir.

kurtaran (5) ve istikbal ve âhiretimizi tekeffül eden (6) ve menafi-i umumiye olan Hukukullahı izinsiz tasarruftan sizi tahlis eden (7) ve hayat-ı milliyemizi muhafaza eden (8) ve umum ezhanı manyetizmalandıran (9) ve ecanibe karşı metanetimizi ve kemalimizi ve mevcudiyetimizi gösteren (10) ve sizi muahaze-i dünyeviye ve uhreviyeden kurtaran (11) ve maksad ve neticede ittihad-ı umumiyeyi tesis eden (12) ve o ittihadın ruhu olan efkâr-ı âmmeyi tevlid eden (13) ve çürük mesavi-i medeniyeti hudud-u hürriyet ve medeniyetimize girmekten yasak eden (14) ve bizi Avrupa dilenciliğinden kurtaran (15) ve geri kaldığımız uzun mesafe-i terakkide -sırr-ı i'caza binaen- bir zaman-ı kasîrede tayyettiren (16) ve Arab ve Turan ve İran ve Sâmileri tevhid ederek az zamanla bize bir büyük kıymet veren (17) ve şahs-ı manevî-i hükûmeti Müslüman gösteren (18) ve kanun-u esasînin ruhunu ve Onbirinci Madde'yi muhafaza ile sizi hıns-ı yeminden kurtaran (19) ve Avrupa'nın eski zann-ı fasidlerini tekzib eden (20) Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm hâtem-i Enbiya ve şeriatın ebedî olduğunu tasdik ettiren (21) ve

 

muharrib-i medeniyet olan dinsizliğe karşı sed çeken (22) ve zulmet-i tebayün-ü efkâr ve teşettüt-ü ârâyı safha-i nuranîsi ile ortadan kaldıran (23) ve umum ulema ve vaizleri ittihad ve saadet-i millete ve icraat-ı hükûmeti meşruta-i meşruaya hâdim eden (24) ve adâlet-i mahzası merhametli olduğundan anasır-ı gayr-ı müslimeyi daha ziyade te'lif ve rabteden (25) ve en cebîn ve âmi adamı en cesur ve en has adam gibi hiss-i hakikî-i terakki ve fedakârlık ve hubb-u vatanla mütehassis eden (26) ve hâdim-i medeniyet (*) olan sefahet ve israfat ve havayic-i gayr-ı zaruriyeden bizi halâs eden (27) ve muhafaza-i âhiretle beraber imar-ı dünya etmekle sa'ye neşat veren (28) ve hayat-ı medeniyet olan ahlâk-ı hasene ve hissiyat-ı ulviyenin düsturlarını öğreten (29) ve herbirinizi ey meb'uslar ellibin kişinin takazasını yani haklarını sizden dava etmelerini hakkınızda tebrie eden (30) ve sizi icma-i ümmete küçük bir misâl-i meşru gösteren (31) ve hüsn-ü niyete binaen a'mâlinizi ibadet gibi ettiren (32) ve üçyüz milyon Müslümanın hayat-ı maneviyesine sû-i kasd ve cinayet

            (*) Hâdim-i medeniyet: Medeniyeti yıkıcı.

 

sh: » (H:  84)

ten sizi tahlis eden (33) ol Şeriat-ı Garra ünvaniyle gösterseniz ve hükümlerinize me'haz edinseniz ve düsturlarını tatbik etseniz, acaba bu kadar fevaidi ile beraber ne gibi şey kaybedeceksiniz? Vesselâm.

            Yaşasın Şeriat-ı Garra!..

Said Nursî

Yaşasın Şeriat-ı Ahmedî (A.S.M.)

5 Mart 1325 Dinî Ceride No: 77 18 Mart 1909

            Şeriat-ı garra, kelâm-ı ezelîden geldiğinden ebede gidecektir. Nefs-i emmarenin istibdad-ı rezilesinden selâmetimiz, İslâmiyete istinad iledir. O hablülmetine temessük iledir. Ve haklı hürriyetten hakkıyla istifade etmek, imandan istimdad iledir. Zira Sâni'-i Âlem'e hakkıyla abd ve hizmetkâr olanın, halka ubudiyete tenezzül etmemesi gerektir. Herkes kendi âleminde bir kumandan olduğundan âlem-i asgarında cihad-ı ekber ile mükelleftir. Ve ahlâk-ı Ahmediye (Aleyhissalâtü Vesselâm) ile tahallûk ve Sünnet-i Nebeviyeyi ihya ile muvazzaftır.

            Ey evliya-i umûr! Tevfik isterseniz, kavanin-i Adetullaha tevfik-i hareket ediniz. Yoksa tevfiksizlik ile cevab-ı red alacaksınız. Zira maruf umum enbiyanın memalik-i İslâmiye ve Osmaniyeden zuhuru, kader-i İlahînin bir işaret ve remzidir ki; bu memleket insanlarının makine-i tekemmülatının

 

buharı diyanettir. Ve bu Asya ve Afrika tarlasının ve Rumeli bostanının çiçekleri, ziya-yı İslâmiyet ile neşv ü nema bulacaktır.

            Dünya için din feda olunmaz. Gebermiş istibdadı muhafaza için, vaktiyle mesail-i şeriat rüşvet verilirdi. Dinin mes'eleleri terk ve feda edilmesinden, zarardan başka ne faydası görüldü? Milletin kalb hastalığı za'f-ı diyanettir. Bunu takviye ile sıhhat bulabilir.

            Bizim cemaatımızın meşrebi: Muhabbete muhabbet ve husumete husumettir. Yani beyn-el İslâm muhabbete imdad ve husumet askerini bozmaktır.

            Mesleğimiz ise, ahlâk-ı Ahmediye (Aleyhissalâtü Vesselâm) ile tahalluk ve Sünnet-i Peygamberîyi ihya etmektir. Ve rehberimiz şeriat-ı garra ve kılıncımız da berahin-i katıa ve maksadımız i'lâ-yı Kelimetullahtır. Cemaatimize herbir mü'min manen müntesibdir. Sureten intisab ise, Sünnet-i Nebeviyeyi kendi âleminde ihyaya azm-i kat'î iledir. En evvel mürşid-i umumî olan ulema ve meşayih ve talebeyi, şeriat namına ittihada davet ederiz.

Said Nursî

İhtar-ı Mahsus

            Gazeteci denilen huteba-i umumî, iki kıyas-ı fasidle milleti bataklığa düşürtmüştür.

            Birincisi: Vilayatı, İstanbul'a kıyas ederek... Halbuki elifbayı okumayan çocuklara felsefe dersi verilse sathî olur.

            İkincisi: İstanbul'u Avrupa'ya kıyas etmişler. Halbuki bir erkek, kadının kametinden istihsan ettiği libası giyinse maskara ve rezil olur.

Said Nursî