TOPLUMSAL KURTULUŞUN ANAHTARI: SÜNNETE SARILMAK

Perşembe, 18 Nisan 2024 16:49 AHMET TÜRKAN
Yazdır

“Kim bizim işimizden olmayan bir iş yaparsa o reddedilir.” (Ebû Davud) İslâm âlimlerine göre dinin üçte biri sayılan bu hadîs, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in emrine muhalefet edilmemesi gerektiğini de ifade etmektedir.

Çünkü kişiyi doğruya ve kurtuluşa ancak kendisi doğru yolda olan birisi götürebilir. Dolayısıyla bütün hayırlı işlerin Resûlullah’ın (s.a.v.) getirdiklerinde olması ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hidâyet üzere bulunması sebebiyle O (s.a.v.)’e uymak gerekir. Bu inanç içinde olduktan sonra kaynaklardan hareketle çözümler üretmek zor değildir. Aksi halde Abdullah b. Mes’ûd’un (r.a.) ifadesiyle “Sünneti terk ederseniz dalâlete düştünüz demektir.”

Ancak toplumda görülen gerileme, bozulma için bu şekilde bir yola başvurulmadığı olmuş, başka yollar da denenmiştir. Bazen reformcu diyebileceğimiz kimseler, ıslahat yolunda eskiyi atmak, geçmişi değiştirip onun yerine yeniyi koymak metoduyla hareket etmişlerdir. Halbuki hedef, ilk cevheri arayıp bulmak, cehalet asırları boyunca onun üzerine çökmüş ve İslâm’ın gerçek mânâsını Müslümanların anlamalarına mâni olmuş bulunan bid’at ve yanlış gelenekleri atıp temizlemektir. Bir başka çare olarak yabancı kültürün dikkatsiz ve ihtiyatsız iktibası yoluna edilmiştir. Oysa bu faaliyet, yabancı hakimiyetini beraberinde getirir. Kültürünü kaybedenler, kavmî ve dinî varlıklarını koruyamamışlardır. Bunun bilincinde olan bir kısım İslâm âlimleri, geçmişten beri yabancı akımlara Kitab ve Sünnet’e karşı çıkmışlardır.

Burada sünnetin konumuna işaret etmekte fayda vardır. Çünkü Kur’ân’a ittibâ, ancak sünneti talep ile gerçekleşebilir. Sünnet, bir Müslüman’ın hayatından koparılıp alınırsa o kişi için Kur’ânî emirler, anlamsızlaşır, uygulanamaz hale gelir.

Hz. Peygamber (s.a.v.)’in rehberliğine muhtaç olmadan getirdiği dini anlamanın ve yaşamanın imkânı yoktur.

 

(Doç Dr. Aynur Uraler, Sünnete Uymanın Engelleri)


30 Kasım 2017 Cumartesi, Mevlâna Takvimi

embedded folder icon